Eğitim: Doğumdan ölüme kadar, bütün, sosyal, politik, kültürel olguları içinde taşıyan, bireysel bir süreçtir.
Öğretim: Bireyin, ömrü boyunca sürecek eğitimi yanında belli bir amaca
yönelmiş bilgilerin, seçilmiş bir okul tarafından düzenli verilerek,
gelişmesini sağlayan bir diğer süreçtir.
Her ikisi de, iç içe geçmiştir ve ömür boyu devam ederler.
Okuldan yeni mezun olmuş, heyacanlı, bilgi dolu çok genç bir
öğretmenken, bildiklerimin hepsini öğrencilerime aktarmak istiyordum.
Her şey, deneyimle, zamanla yerine oturdu.
Deneyimler artarken, bilgileri de arttırmak, yeni bilgilerle donanmak
bir öğretmenin eğitimi ve öğretiminin devamıdır. Sınıfta bağırarak, not
tehditleriyle otorite kolay kurulur. Öğrenciler sizi sessizce dinler
ama anlattıklarınızı anlayabilirler mi? Hayır. Bir kelimesini bile
anlayamazlar. Sınıfta korku imparatorluğu kurarsınız sadece.
Sevgi ve bilgi ve onları öğrenciye aktarma, başarının sırrıdır. Sizi
ilgiyle, sessizce dinlerler. Ve, sınıfın en tembel öğrencisi bile,
gelip, merak eder, sorular sorar.
Lise iki fen sınıflarımın birinde, 10 üzerinden 4’ten fazla not alamayan
bir öğrencim vardı. Okuyan, araştıran, sorgulayan akıllı bir çocuktu
ama biyoloji dersini sevmiyordu. Yanlış bölüm seçmişti. Ne yapacağımı
şaşırmıştım. Sorular soruyordum ama hiç bir soruma doğru cevap
alamıyordum. Bir gün: “Enver, bu sefer sen bana sorular sor. Sorularının
doğruluğuna göre sana sözlü notu vereceğim” dedim; ve olay çözüldü.
Enver, doğru soruyu sormak için, ders çalışmaya başladı. Sorularıyla
zaman zaman beni zorladı; ne güzel... Ama o başardı. Öğretmenler
gününde bu anımı paylaşmak istedim.
Aynı yaş çocukları hep aynı davranışları sergiler. Şimdi son yıllarda,
neden böyle olduklarını anlayamıyorum. Üniversiteye giremiyenlerin
sayısı her yıl çoğalıyor. 4+4+4 sisteminde, ilk iki 4’te sınıfta kalma
yok. Veliye soruluyor: “Sınıf tekrar etsin mi, sınıfı geçsin mi” diye ve
tabii ki velilerin çoğunluğu: “Geçsin” diyor. 8 yıl hiç bir bilgi
öğrenememiş öğrenciler, Sistemin son 4’üne yani liseye geliyor. Bazı
öğrencilerde matematik, Türkçe, sosyal ve fen dersleri, dil dersleri hiç
öğrenilmemiş. Bir kısım öğrenciler çok iyi. Çok iyiler, zaten son 4
yılı sınavla kazandıkları iyi okullarda öğretim görüyorlar. Sınavları da
kazanamayan öğrenciler düz liseye kayıt yaptırıyorlar. Liselerdeki
öğretmen arkadaşlarım kabus yaşıyorlar. Boş öğrenciler orada da bir
şekilde geçiyorlar. Dil ve anlatım dersi baraj, onun haricinde bir ya da
iki zayıf dersi olanlar, ders ortalaması 2,5 tutarsa zayıf olduğu iki
dersten, bir üst sınıfa sorumlu olarak geçiyorlar. Üst sınıfta yine
zayıfınız var, o zaman sene sonunda yükseltme sınavına girerek notlarını
yükseltip, bütün zayıf ve sorumlu oldukları derslerden sınıf geçme
şansları var. Ne güzel değil mi? Kalabilirsen kal bakalım sınıfta.
Öğrencilerimize kök söktürmüştük. İyi miydi, kötü müydü artık onu
öğrencilerimiz değerlendirsin.
Ama beni çok üzen durum, Türkiye’deki eğitim seviyesinin çok düşük bir
yolda olması. Üç yılda bir yapılan, Uluslararası Eğitim Ölçme –
Değerlendirme Sistemi olarak adlandırılan PISA ( The Programme for
International Student Assessment) 2012 sonuçlarına göre Türkiyeli
öğrenciler OECD ülkelerinin çok gerisindeler. Dünya ekonomisinin %85’ini
yöneten 65 ülkeden 15 yaşındaki öğrencilerin katıldığı bu ölçme
sistemi, çok şaşırtıcı bir tabloyu gözler önüne serdi. Türkiyeli
öğrencilerin, matematik, fen, okuma-anlama düzeyleri genel olarak 45.
sırada yer aldı. İlk üç sırayı: Şanghay (Çin), Singapur ve Hong Kong
(Çin) aldı.
Bu ölçme ve değerlendirme sistemi, bize eğitim sistemimizin yeniden,
doğru ve bilimsel şekilde yapılandırılması gerektiğini gösteriyor.
Çocuklarımıza, gençlerimize doğru bir şekilde eğitim ve öğretim verirsek
mutlaka geleceğimizi kurtarırız diye düşünüyorum. “Eski sistem daha
iyi" ya da "Daha kötü” demiyorum. “Bu sistemde başarılı olan ülkelerin
gençleri nasıl yetiştirilmişlerse, örnek alalım” diyorum.
“Eğitimdir ki, bir ulusu ya özgür, bağımsız, onurlu, yüksek bir topluluk
biçiminde yaşatır, ya da bir ulusu tutsaklık ve yoksulluğa götürür.
Çünkü, hızla yüksek bir düzeye çıkacak bir ulusun yaşam savaşında maddi
ve manevi bütün güçlerin artacağı kesindir.” Mustafa Kemal Atatürk
Merih Yücel
27 Kasım 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder